Elif Şafak; Şempspare kitabının 11. Sayfasında şöyle tanımlamış gurbeti:
"Gurbet görünmez bir kıymıktır çünkü, batar etine; derinin altında, parmağının ucunda sıkışmış kalmıştır, yaşar seninle. Çıkarmaya kalksan çıkaramazsın, göstermek istesen onu da yapamazsın. Etin kemiğindir artık, bedeninden bir parça. Ayrılmaz bir uzvundur, ne kadar yabancı, ayrıksı olsada."
Gurbet kelimesini her duğduğumda içim sızlar. Peki bu ülkede büyümüş olan benim niçin icim sızlar?
Niçin hissederim içimdeki burukluğu?
Niçin hüzün kaplar içimi?, bedenimi?
Niçin boynum bükülür, dalarım uzaklara?
Niçin eziklik hissederim?
Niçin gözlerim dolar?
Ben değilmiyim bu ülkede büyümüş olan?
Ben değilmiyim bu ülkenin vatandaşı olan?
Diline hakim, kültürüne aşina olan?
Ben değilmiyim bu ülkenin okullarında okumuş, öğretmenlerinden der almış olan?
Ben değilmiyim çocukluğunda bu ülkenin sokaklarında oynayan?
Peki niçin bu sızı?
Çocukken bile farklı olduğumu hissetmemdenmi?
Almanlarla değil, Türklerle oynadiğımdanmı?
Bayramlarda ailemin boynu bükük "memleketteki bayramları" yad ettiklerindenmi?
Veli toplantılarında arkadaşların aileleri için tercüme etmem gerektiğindenmi?
Her yemek ikramında, "acaba yememde sakınca olurmu" diye endişelenmemdenmi?
Okul gezilerine katilamamamdanmi?
Üniversitede sürekli göçmenlik mevzu olduğunda, bana yönelmelerindenmi?
Namaz kılmaya başladığımda ezan sesinin kıymetini, yokluğunun bıraktığı hüznü ta derinlerimde hissetmemdenmi?
Tesettüre girdiğimde bana bakışların degiştiğindenmi?
İnce belli bardaklardan demli çayın tadını buralarda alamamdanmı?
Sokaklarda somurtkan insanlardan, yağmurlu havalardan içimin karardığındanmı?
Sokakların ıssız, çocuk sesinden yoksun olmasındanmı?
Ne dersiniz? Hangisi?
Uzakta olmak çok zordur da şimdi devamlı memleketinde yaşamaya başlasan şikayet ettiğim her şey ülkemde de varmış diyeceksin. Kendini buraya ait hissettiğin için nefret etmeyecek (muhtemelen) sadece üzüleceksin.
YanıtlaSilGurbet kelimesini duyduğunuzda başkaları için üzülmeniz dileğiyle...