25 Eylül 2012 Salı

Sanat ilaçtır!

Hiç içiniz dolup dolup anlatacak kelimeler bulamadınızmı?
Evet dıyorsanız, size #artjournalingi denemenizi tavsiye etmek istiyorum!

Ben çok severek yapıyorum ve inanın terapi gibi geliyor.

Artjournal ne diyenler olursa, bir nevi görsel günlük. Hersey serbest. Kes, yapıştır, çiz, boya! İcinden nasıl geliyorsa!

İnanılmaz rahatlatıyor!

Benim defterimden kaç örnek:

18 Eylül 2012 Salı

Bu aralar...


Bu aralar zor bir mücadele içindeyim! 

Bu yıl Türkiye tatilimden bir kaç kitapla döndüm. Bunlardan biriside resimde gördüğünüz "kınyas ve kayra" kitabı. Büyük övgüler sonrası beklentimde bir hayli büyüktü doğrusu. Ne varki kitabı başladım başlayalı büyük mücadele içindeyim.  Bir insan bu kadar nefret dolu bakarım hayata!?! Bu kadar negatif olurmu hayat felsefesi yahu? 
Bir depresif havadır gidiyor! Karamsarlık... Nefret... Şiddet.... Kesme... biçme....tecavüz...Aldı başını gidiyor! İlk sayfalarda kendimi zor tuttum kitabı duvara fırlatmamak için. Hayır dedim kendime, vardır bir hikmeti, düzelir...
Sayfa 190 ve hala karanlıktan aydınlığa çıkamadık! Nedir bu ya. Bırakamıyorumda işin kötüsü. İnstagramda sordum "nedir bu?" diye. Sabret son ikyüz sayfasına doyum olumuyor dediler.  Merakda ediyorum işin kötüsü! Bırakamıyorum! O-ku-ma-lı-yım! Hani kötüde yazmıyor işin doğrusu. Yiğidi öldür hakkını yeme! Ama çok ruhum daraldı! 

Siz bu durumlarda ne yaparsınız? 


9 Eylül 2012 Pazar

Gurbet...


Elif Şafak; Şempspare kitabının 11. Sayfasında şöyle tanımlamış gurbeti:

"Gurbet görünmez bir kıymıktır çünkü, batar etine; derinin altında, parmağının ucunda sıkışmış kalmıştır, yaşar seninle. Çıkarmaya kalksan çıkaramazsın, göstermek istesen onu da yapamazsın. Etin kemiğindir artık, bedeninden bir parça. Ayrılmaz bir uzvundur, ne kadar yabancı, ayrıksı olsada."

Gurbet kelimesini her duğduğumda içim sızlar. Peki bu ülkede büyümüş olan benim niçin icim sızlar?
Niçin hissederim içimdeki burukluğu?
Niçin hüzün kaplar içimi?, bedenimi?
Niçin boynum bükülür, dalarım uzaklara?
Niçin eziklik hissederim?
Niçin gözlerim dolar?

Ben değilmiyim bu ülkede büyümüş olan?
Ben değilmiyim bu ülkenin vatandaşı olan?
Diline hakim, kültürüne aşina olan?
Ben değilmiyim bu ülkenin okullarında okumuş, öğretmenlerinden der almış olan?
Ben değilmiyim çocukluğunda bu ülkenin sokaklarında oynayan?

Peki niçin bu sızı?

Çocukken bile farklı olduğumu hissetmemdenmi?
Almanlarla değil, Türklerle oynadiğımdanmı?
Bayramlarda ailemin boynu bükük "memleketteki bayramları" yad ettiklerindenmi?
Veli toplantılarında arkadaşların aileleri için tercüme etmem gerektiğindenmi?
Her yemek ikramında, "acaba yememde sakınca olurmu" diye endişelenmemdenmi?
Okul gezilerine katilamamamdanmi?
Üniversitede sürekli göçmenlik mevzu olduğunda, bana yönelmelerindenmi?
Namaz kılmaya başladığımda ezan sesinin kıymetini, yokluğunun bıraktığı hüznü ta derinlerimde hissetmemdenmi?
Tesettüre girdiğimde bana bakışların degiştiğindenmi?

İnce belli bardaklardan demli çayın tadını buralarda alamamdanmı?

Sokaklarda somurtkan insanlardan, yağmurlu havalardan içimin karardığındanmı?

Sokakların ıssız, çocuk sesinden yoksun olmasındanmı?

Ne dersiniz? Hangisi?